KISKANÇLIK yada İMRENÇLİK

KISKANÇLIK yada İMRENÇLİK
14.12.2025

TDK’ya göre Kıskanmanın anlamları arasında genellikle negatif ifadeler yer alıyor;

Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak” gibi, ya da “Herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin bu üstünlüğünden acı duymak; çekememek, hasetlenmek, haset etmek, çok görmek- esirgemek” gibi.

Bu arada eğer niyet iyiyse pozitif anlam ifade eden birkaç tanım da yok değil…

Bunlardan bir tanesi -bende yeni duydum- “Günülemek

Kelime kökeni Türkçe, halk dili, “Gün” kökünden türediği düşünülüyor. Buradaki “gün” zaman değil, “göz önünde olan, dikkat çeken şey” anlamı taşıyor, “-lemek” fiil ekiyle birleşerek “göz önündekini kıskanmak” gibi bir anlam kazanıyor. “Günülemek” kelimesi, Türkçenin halk hafızasında sakladığı incelikli duygulardan biri olarak hissediliyor. Modern Türkçede “kıskanmak” tek başına kullanılırken, “günülemek” daha yerel, sıcak ve akrabalık bağlarına özgü bir hasetten çok -sadece bir duygu değil, aynı zamanda toplumsal ilişkilerin mikro hikâyesi gibi- göz önündekinin/tanıdığının kuyusunu kazmak değil “imrenmek” davranışıyla gösteriyor kendini.

Aslında soru tamda burada devreye giriyor;

Siz günümüzde hangi duyguyu daha çok hissediyorsunuz?

Kıskançlığı mı, İmrençliği mi?

Yani sizde olmayan ve beğendiğiniz şeylerde, aklınızdan önce “neden bende de yok?” sorusu mu geçiyor, yoksa “nasıl ben de olur?” sorusu mu?

Ne alaka demeyin, çocukluktan başlıyor. Masallarda bu iki farklı duygu ile büyümedik mi? Pamuk Prenses ’in üvey annesi kıskançlığın sembolü değil miydi? Aynaya sorup, ondan güzeli kıskanıp, hasetlenip, zehirli elmaya başvurmadı mı? Ya da kel de olsa bizim oğlan, Cankız’ı padişahtan almak için, başkasının aklını ve cesaretini görüp “ben de öğreneyim” deyip, zorlukları aşmadı mı saflıkla, iyiliğe ve doğruluğa imrenerek.

Günlük hayatta da fark çok net. İşte yıl sonundayız ve terfiler açıklanıyor, işyerinde beraber çalıştığınız departmandaki arkadaşınız terfi aldığında içinizden geçen duygu “nasıl “o” olur, neden ben değilim mi?” yoksa “neyi eksik yaptım, nasıl -onun gibi- iyi olabilirim mi?” Gördünüz mü, kıskanmak, “o hak etmedi” diye fısıldarken kulağınıza sinsi sinsi, imrenmek “demek ki çalışmak, öğrenmek gerekiyor” diyerek sizi indüklüyor.

Yetiştirdiğimiz çocuklar mesela, daha çok evin konforuna mı ortaklar, yoksa zorluklar içinde sorumluluk almak niyetindeler mi? Yani “onun var, neden benim de yok?” mu diyorlar -kıskançlıkla- daha çok, yoksa elindeki ile yetinip, mutlu olup, aile olarak-paylaşarak “nasıl daha çoğaltabiliriz mutluluğumuzu?” diye mi çaba sarf ediyorlar, en azından düşünceleriyle…

Filtreli “anlık” dünyada herkes geziyor, eğleniyor-muş, “mutluy-muş” gibi yaparken sanal mecralarda, yine aynı soruyu düşünün isterim mesela; hissettiğiniz duygu daha çok imrençlik mi yoksa kıskançlık mı? Ya da yapay ile gerçeğin ne kadar farkındayız acaba?

Son cümle; kıskançlık pasif bir öfke, imrenmek aktif bir motivasyon.

Başka bir deyişle “Kıskanmak” başkasının mumunu üfleyip söndürmeye çalışmakken, “İmrenmek” o mumun ışığından kendi fitilini yakmak, birinde karanlık çoğalır, diğerinde ışık paylaşılır ve odağınızı nereye koyarsanız hayat orada yeşerir.

Şimdi soruyu tekrar soruyorum; “İmrenç misiniz, kıskanç mı?”

Sağlıkla kalın.

#farkındAkıl
#ahlakayakizi
www.muratsemerci.com.tr

 

Tags: No tags

Comments are closed.